Kürk Mantolu Madonna

Küçüklüğümden beri türk sinemasını hep sevmişimdir. Bana yaşananlar her zaman daha doğal geldi. Aşklar daha içten, kızgınlıklar daha derinden yaşanıyor sanki.
Kürk mantolu madonna eski türk filmlerini hatırlattı bana. Bu kadar masum bu kadar derinden bir sevgi sanırım artık dünyada bulunmuyor. Her ne kadar fazlasıyla eski kelimeler kullanılmış ve okunması biraz zor olsa da akıcı ve merak uyandıran bir hikaye.
Raif Bey’in sıradan görünen hayatının aslında derinlerine inildikçe ne kadar yoğun duygular yaşamış olduğunu görmek, ona ayrı bir saygı duymanıza neden oluyor. Şans eseri babası tarafından Berlin’e gönderilen Raif sabun fabrikasında çalışmak yerine Berlin’i keşfetme işine girişir ve sans eseri bir gün bir resim sergisine girer. Ve orda hayatının aşkı kürk mantolu madonnayı, Maria’yı, bulur. Maria her ne kadar aşktan beklediğini bulamasa da, her ne kadar umarsız ve anı yaşayan bir kadın olsa da Raif’e dostluk adına bir şans verir. Aslında içten içe birbirlerine aşık olan bu iki farklı insan bir yeni yıl gecesi ilişkilerinde yeni bir boyuta geçerler. Tek bir gecede birbirlerine bu kadar yaklaşan çift aslında sonun başında olduğunun farkında değildir.
Maria zatürreye yakalanır, hastanelere düşer. Raif yanından ayrılmaz ve onun bakımına kendini adar. Ta ki babası ölüp eniştesi Raif’i Türkiye’ye dönmesi için çağırıncaya kadar. Her ne kadar sözleşseler de Raif Maria’yı son defa gördüğünü bilmiyordur.
Mektuplarına cevap alamayan Raif, Maria’nın tekrar hovardalıklarına döndüğünü düşünür. Belki de evlenmiştir. Hayatında bulacağı tek aşkını bu şekilde kaybetmek onun yaşamının da anlamsız bir monotonluğa düşmesine neden olur. Evlenir çocukları olur ama asla aşık olmaz asla Maria’yı unutmaz. On yıl boyunca kızgınlığı küskünlüğü devam eder. Ta ki bir gün Maria’nın bir akrabası ile karşılaşıp Maria’nın ölüm haberini alana kadar.
Maria bebeklerini doğurduktan sonra güçsüzleşmiş ve hayata veda etmiştir. Oysa ki Raif’e söylemek istemiştir hamile olduğunu ama fırsat bulamamıştır. Ve Raif on yıl sonra tek aşkından olan kızını bir tren istasyonunda sadece beş dakika görebilmiş ve bir daha görmeye fırsat bile bulamadan hayata gözlerini yummuştur.
Bu tarz kitapları okuduktan sonra insan aşka olan özlemini o kadar derinlerde hissediyor ve böyle savunmasız bir aşkı yaşamak istiyor ki, aşk gelse bile geldiği yeri dolduramıyor.

Güzel ve üzücü bir kitaptı.

kurkmantolumadonna