Kanadı Kırık Kuşlar

Düşünün ki sadece dini inançlarınız yüzünden baskı ve işkence içinde yaşıyor ve her nefes aldığınız an korkuyorsunuz… Düşünün ki inancınız yüzünden damgalanıyor ve farklı inanca sahip insanlar tarafından tehdit ediliyorsunuz… Ve düşünün ki bir sabah uyanıyor ve doğduğunuz ülkeden, evinizden, arkadaşlarınızdan, işinizden ayrılmak zorunda kalıyorsunuz… Kanadı kırık kuşlar gibi….

Schlimann ailesi yahudi oldukları için Nazi baskısından korkar ve çok sevdikleri ülkelerinden bir sabah kaçmaya karar verirler.Planlanmamış bu kaçış yanında işsizlik, evsizlik ve vatan özlemini de beraberinde getirir. Gerhard Schlimann geleceğini kurmaya çalışırken hiç beklemediği bir ülkeden, Türkiye Cumhuriyeti’den, dini inancına bakılmaksızın bir iş fırsatı yakalıyor ve ailesi ile beraber İstanbul’a taşınıyor. Hayatlarını burada baştan kuran aile Türk vatandaşlığı alarak kötü günleri geride bırakacaklarını umuyorlar.

Tabii ailenin içinde bazı dini kavram karmaşaları oluşuyor. Ailenin oğlu Peter kendini Alman yahudisi olarak tanımlarken, kızları Suzy kendini Türk olarak hissettiğini ve yahudi olmadığını söylüyor. Her ne kadar soyu yahidi olsa da o bir Türk olarak hayatına devam ediyor.

Zaman geçiyor ve güven duydukları ülkede karmaşa başlıyor. Darbe, ayaklanmalar,isyanlar, yabancı uyruklu insanlara karşı duyulan öfke ve nefret maalesef yaşamlarını kurdukları ülkede de peşlerini bırakmıyor. Yahudi düşmanlığı yeniden gündeme geliyor ve kendilerini saklamaya başlıyorlar.

Bu sırada Suzy (yeni adı ile Suzan) ilk aşkı Demir ile ,çevrenin Müslüman- Yahudi evliliğine karşı gelmesine rağmen,evleniyor. Ve Bu evlilikten Sude Adında kızları dünyaya geliyor. Sude de müslüman gelenek göreneklerine göre yetişiyor. Tabii ki hayatında yine yahudi düşmanlığını hissediyor.

Sude hayatını ailesi gibi öğretim görevlisi olarak yaşamak yerine, kendini bulabileceği sanat üzerine yoğunlaşıyor. Sanatın kokosunu takip ediyor ve Side’de Korhan ile tanışıyor. 6 yıllık bir beraberlikten sonra istediğinin bu olmadığını anlıor ve Sanat Tarihi okumak için yurtdışına gidiyor. Zaman içinde hayatındaki boşluğun nedeninin bir çocuğu olmamasından kaynaklandığını farkediyor ve tamamen kendi istekleri doğrultusunda bir bebek sahibi olmak için Korhan’a geri dönüyor. Bencil bir baba ve bencil bir anne bir araya gelir ve sadece annenin isteği üzerine Esra dünyaya gelir.

Sude istediğini almış ve hayatının bir çocuğa bakamayacak kadar düzensiz olmasını farketmiş olacak ki kızını Suzan’a bırakarak yurtdışına gidiyor. Suzan Esra’ya kendi kızı gibi bakıyor. Esra büyüyor ama Türkiye’deki sorunlar da aynı oranda büyümeye devam ediyor. Gezi parkı olayları, darbe girişimi ve yine ırkçı çatışmalar Suzan’ı korkutuyor. Tek bir amacı var Esra’yı korumak…

Ayşe Kulin‘in “Kanadı Kırık Kuşlar” romanı yaşanan olayları geçmişten başlayarak öyle güzel anlatıyor ki, okurken hem sinirlenip hem üzülüyor insan sanki o anı yaşıyormuş gibi… Romanda her ne kadar detay verse de detayların arasında boğulmuyor, kaybolmuyor okuyucu… Anlatımı kolay okuması sürükleyici…

Keyifli okumalar 🙂

kanadi-kirik-kuslar-ayse-kulin